7 Aralık 2011 Çarşamba

farklı bir bakış!...........


Nasrettin Hoca'ya
Farklı bir bakış....

Kizilmavice 25.04.2009 20:54:15
Okumak saygınlıkdır diye düşünüyorum herkesi okumaya davet ediyorum...
Blog sayfam var oldukca okuduğum kitapları size takdim etmeye çalısıcam.
"Güldürürken düşündüren Nasrettin hoca''ya çağdaş bakış..."
Behzat ŞAŞAL.....
Behzat ŞAŞAL,
Duyumlarıyla değil,beyinleriyle öğrenenlere armağan olsun... 
demiş, kitabın girişinde.
Nasrettin hoca'yla aramızdaki ilişkiyi veya durumu,
''Güleriz ağlanacak halimize''
''sözünden daha iyi belirten, açıklayan başka bi söz varmıdır,bilemiyorum.
Toplumumuz, asırlardan beri Nasrettin hoca''nın söz ve davranısları üzerinde düşünmeye değil, gülmeye şartlanmış olduğundan bu durum hala devam edip gitmektedir.
Bu durum karşısında biz mi Nasrettin hoca''ya gülüyoruz, yoksa Nasrettin hoca mı bizim bu halimize acı bir tebessümle gülümsemektedir?....
diye devam ediyor...
Yazar "BEHZAT ŞAŞAL",
eğitici bir kitap öğrenecek bir çok konu içeriyor...

Selâmi Çekmegil & İsa Kayacan,


Yazar: M.Selami ÇEKMEGİL, 28-05-2007
Bir Nasreddin Hoca Hikayesi
(İNŞALLAH)  M. Selami ÇEKMEGİL
TRT televizyonunda, program yapımcısı Şahin DEMİRAL bey'in mültefit davetleriyle katıldığım “İstanbul’un Fethi” konusundaki bir söyleşi programının, TRT-GAP'ta da yayınlanacağı önceden duyurulduğu halde, yayınlanacağı zaman diliminin, sanki çok mühimmiş gibi, “Meclis Saatine denk gelmesi” şeklinde belirtilen “zaruri bir sebep”le ertelenmesi, bana bir Nasrettin hoca fıkrasını hatırlatmıştı.
***
Nasreddin Hoca uluslararası bir şöhrettir. Onu İranlılar da sahiplenirler yer yer, molla Nasrettin ismiyle. O'nun nükteleriyle de neşelenmek isterler bir nebze… Doğrusu, nedendir bilmem ama İngilizler -her güzel şey gibi sanki - onu da bizden alarak -zorlamalarla- İran’a
yakıştırmayı daha tercih ederler gibi gelmişti bana o zaman…Oysa ki Nasrettin hoca fıkralarında, aşağıda anlatacağım fıkrada da görüleceği üzere, Farsi hiçbir espri yoktur; bulamazsınız. İngilizler’in -her güzelliğimiz gibi- onu da bizden alarak komşuya monte etmeye çalışması kanımca nafile bir çaba…
Nasreddin hocanın ana karakteristiği, -tarihten, ansiklopedilerden ve Prof. Dr. Mikail Bayram hocamızdan aldığımız izlenimlere göre- iyi bir Müslüman olmasıdır. Fıkraları çok kez anonimleşmiş olsa da belli bir karakteristik içinde maşeri aklı telkin ederler.
Otuz yıl önce bir gün İngiltere’de oğlum, ilkokul 1. sınıftan eve dönünce bana bir Nasrettin hoca fıkrası anlatmıştı; hem de ne fıkra... Hala o sevimli anlatım tarzıyla hatıramdadır, hala olabildiğince canlıdır zihnimde bu fıkra... Buradaki okullarda hiçbir çocuğumuzun bugün böyle bir fıkra öğrenmiş olabileceği ihtimalini düşünemez bile bizim insanımız... Fıkra şöyle idi:
Bir akşam, elektrikli aydınlatma olmayan o dönemde Hoca, yatsı namazını kıldıktan sonra yatağa gidince hanımefendisiyle beraber, yastık sohbeti cümlesinden olarak der ki: "hanım, kazma, kürek ve beli hazırladım; yarın hava iyi olursa -erkence- bahçeyi bellemeye (eşelemeye) gideceğim; yok hava kötü olursa, balta, çuval, nacağı alır ormana odun kesmeye giderim. Sen uykunu bölme, rahatına bak; beni merak etme..." Hocanın hanımefendisi gerçekten çok iyi, mümin ve gerçek bir hanımefendi imiş. Demiş ki: "Hoca!.. iyi Müslümanlar gibi inşallah de konuşurken!.." Hoca, hanımefendinin bu uyarısına oldukça kızmış; hem de mütehakkim, rahatsız olan bir eda içinde: "Hanım, ne diyorsun sen; iki ihtimal söylüyorum, ya ormana gideceğim, odun getireceğim hava bozuk olursa; ya bahçeye gidip bahçeyi belleyeceğim (kazacağım) hava güneşli olursa... Bunun inşallahı maşallahı mı var; ya öyle ya böyle..." Hanımefendi bakmış Hocanın kaşları çatık ve sinirlendi; ne yapsın susuvermiş tartışmayı tırmandırmamak için… Uyumuşlar... Ertesi gün hoca uyanmış; bakmış hava güllük-güneşlik; kuşlar şarkılar söylüyor -daha betonarme şehirlere gömülmediğimiz- o yemyeşil bahar sabahı dönemlerinde… Kalkmış, büyük bir neş’e içinde, şarkılar mırıldanarak, toplamış kazma kürek ve beli çuvalın içine, yerleştirmiş şöhretli eşeğinin üstüne, bahçeyi belleme niyetiyle yönelmiş menziline.
Yolda giderken bakmış karşıdan üç asker geliyor. Askerler bir adres arıyorlarmış. Görünce hocayı -yaşlıca- bilgin bir hava içinde, bu adam kesin bilir bu adresi düşüncesi ile, sormak istemişler aradıkları yeri bu sevimli hoca efendiye: Hocam, "falan filan yeri arıyoruz oraya nasıl gidilir", diye... Hoca kafası içinde şimşekler çakmış halde, şimdi bu çetrefilli adresi bilir de bunlara anlatmaya kalkarsam en az on-onbeş dakikama mal olur endişesi içinde, hemen kolayından: “hayır, ben orayı bilmiyorum..” demiş, kısa yoldan sıyırmak düşüncesiyle. Askerler, hocanın yalan söylediğini anlamışlar ve adresi söyletmek içim başlamışlar dövmeye. Hayli de hırpalamışlar hani... Hoca dayanamayınca sopaya, durun, durun biliyorum diyerek başlamış adresi bülbül gibi anlatıvermeye. Adres girift ve uzunca imiş. Demişler: “Hoca, bu adres çok karmaşık, bi zahmet sen götüreceksin bizi o yere..” Hoca çaresiz, eşek üstünde, askerler yaya: git Allah git... Neyse, varmışlar gidecekleri yere; sonra da ufak ve numaradan bir teşekkürle bırakmışlar hocayı kendi haline. Yol uzun, hoca ezik, tekrar aynı yollardan dönerken eve, başlamaz mı bir de sağanak bir yağmur silkelemeye. Hoca sırılsıklam, git Allah git aynı yollardan yeniden, nihayet varmış evine. Vakit gece, belki de saat on iki. Çalmış kapıyı önce kibarca; hanımefendi derin uykuda. Bir daha, bir daha çalmış, gittikçe artan bir çaba içinde… Nihayet, hanımefendi uyanmış derin uykusundan ve ses vermiş kapı ardından: “Kim o, kim o”, diye. Hoca:
- Benim, ben; İNŞALLAH!.. deyivermiş efendice...
Y o r u m l a r :,
Yazar gülenay açık 2007-06-06 09:35:15Merhabalar slm bey ben Nuran öncekle konuşmanızın yayınlanmamasına üzündüm eminim faydalı bir konuşa olmuştur dinleme gibi bir şansım olmadı malesef.Yaznızı okudum bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor hayatı ne kadar planlasakta istemediğimiz tatsız zorluklar yaşaya biliyoruz önemli olan üstesinden gelebilmek herşeye rağmen şükredip hayata gülümsemekte çok önemli ama yapacağımız işlerden çok niyetlerimizinde icten olması da çok önemli. Saygılar.
HOCA BİRGÜN
Yazar abdullah efendi açık 2007-06-09 21:42:08Akşehirin zenginlerinden bir zat hocaya bir gün elli akçe vererek :
- Efendi benim içinde beş vakit dua ediver, der.
Hoca hemen bunun on akçesini iade etmiş ve :
- Duacınız çoktandır sabah namazına kalkamıyor.Günün dört saatinde edeceğim dua için beş vakit dua parası alamam, Allahtan korkarım , demiş
İleti...
Yazar Sanih açık 2007-09-07 13:10:24Sayın hocamız Prof. Dr. İSA KAYACAN'dan gelen aydınlıtıcı bir değerlendirmeyi aşağıda iletiyorum. Hocamıza teşekkürler sunuyorum...
Nasrettin Hoca'ya çağdaş bakış
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Nasrettin hoca deyince aklımıza gelen ilk gerçek: Güldürürken, düşündürüyor olması.
Bu gerçekten hareketle, araştırmacı-Yazar Behzat Şaşal yeni bir yayın ortaya koydu.
Adı: Güldürürken Düşündüren Nasrettin Hoca'ya Çağdaş Bakış.
Kitap 374 sayfayla, Ankara'da "Akasya-Kitap" yayınları arasında gün yüzü gördü.
Behzat Şaşal'ın, "Duygularıyla değil, beyinleriyle öğrenenlere armağan olsun" şeklinde anlamlı, birazda sitemli bir ithafı var beyinleriyle öğrenenlere ihtiyacımız olduğunu sürekli hatırlayabilsek, bunlarla yaşabilsek, ne kadar güzel olur değil mi?
Yayınevi yöneticilerince yazılan bir önsöz var kitabın ilk sayfalarından birinde. Bu önsözün bir yerinde de:
- "Nasrettin Hoca, asırlarca önce o ince zekasıyla insanları güldürerek düşünme eylemini uygulayarak insanlara öğretim ve eğitim sistemini uygulamış büyük bir bilge kişidir" deniyor.
Nasrettin Hoca'nın bilinen veya az bilinen (hiç bilinmeyen demeye dilim varmıyor.. Bilinmeyen fıkrasının bulunduğunu inanmak istemiyorum) fıkralarının genel yorumları yapılmakta Behzat Şaşal tarafından.
Bunlar ustalıkla, dikkatlilik içinde ve en ince noktasına kadar yorumlanmak suretiyle gerçekleştirilmiş.
Örneğin; Parayı veren düdüğü çalar, Hocanın eşeğine ters binmesi, Hırsızın hiç mi suçu yok? Bakalım kara kitap ne buyurur, Bir kişilik eksik verin, Her gün bayram olsaydı, Ye kürküm ye gibi fıkralar anlatıldığından, bilindiğinden daha bir başka açıklık ve netlik içinde sayfalara aktarılmış. Behzat Şaşal'ın yorum ustalığı kendini göstermiş.
Bu ustalık, fıkranın arkasından "kıssadan hisse" başlığı altında verilirken, burada sergilenip ortaya konulurken okuyucuların zeka derinliklerine aktarılma gayreti gösterilmiş.
Hani şu "Yorgan gitti, kavga bitti" adlı fıkra var ya: Hoca bir kış günü kapısının önünde kavga sesleri duyar. Hoca, karısının "yat yatağından dışarı çıkma" ikazına rağmen yattığı yorgana sarılıp dışarı çıkar ya... Sonra, soğuktan titreyerek içeri girer ya hoca Karısı, kavganın nedenini sorunca, hoca, "Kavga bizim yorgan içinmiş, yorgan gitti, kavga bitti" der ya... Bu fıkranın yorumuna Behzat Şaşal şu cümlelerle başlıyor:
- Kapımızın önünde veya evimizin içinde olsun, bizden miras hakkı doğabilecek kişiler arasında açık ve gizli, zamanlı ve zamansız yapılan çekişmelerin, kavgaların nedeni, bizim mallarımızdan onlara düşecek olan payın kavgası, çekişmesi olabilir...
Tebriklerimi sunuyorum efendim.
Catch steaming movies how?
Yazar FrouFrouFrou açık 2010-07-07 08:02:40

Çankaya Mucizesi,

Çankaya'daki Hz. Muhammed (s.a.v)
HASAN DEMİR "YENİÇAĞ ĞAZETESİ"
Yazı Tarihi: 16/11/2009
Çankaya'daki Hz. Muhammed (s.a.v)
Peygamberimizin Çanakkale Savaşları ile ilgili hadislerine dudak kıvıran bazıları, kendimizden bir şey söylediğimizi imâ ediyor, bir çekemezlik var sanki. Allah'ın takdiri, Resulünün müjdesi böyle ise, sizler mahşer günü, şefaatine muhtaç kalacağınız Hz. Muhammed aleyhisselama, "Sizin böyle bir sözünüz var mıydı?" diye sorarsınız, "Vardı, niye yalanladınız?" derse ne yaparsınız. Yoksa biz, "Ey Allah'ın Resulü, biz Senin ashabının söylediğine inanırız" cevabını veririz.
Çünkü O', "Ashabım gökteki yıldızlar gibidir" buyurmuş ve "Hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz" demiştir.
Bu milletin ve Milli Mücadele'nin yanında olduğuna dair Allah (c.c.) ve Resulünden o kadar o kadar çok maddi delil ve manevi işaret vardır ki cümlesi bahsedilen hadisi ve konuyla ilgili salih rüyaları destekler. Biliyoruz, bu topraklarda iki damar var.
Bu damarlardan biri Hz. Muhammed aleyhisselamın Türklerle ilgili olumlu hiçbir değerlendirmesine inanmayan, meselâ, inkârı mümkün olmayan İstanbul'un Fethi ile ilgili hadisi de yok sayan Türk düşmanı damar, diğeri de, Milli Mücadele'yi bir İngiliz, bir Yahudi operasyonu olarak göstermek isteyen ama aslında farkında olarak yahut olmayarak Türk milleti ve İslâm dinini bu topraklardan silmek isteyen o iki mihrakın oyununa gelen muhafazakâr damar.
Lâkin Allah (c.c.) ve Resulü Hz. Muhammed aleyhisselamın masum ve samimi Türk milletini himaye ettiklerine dair o kadar çok işaret vardır ki, hangi birini anlatsak.İşte onlardan bir tanesi... Akasya Kitap yayınları arasında çıkan, "Cumhuriyete Gölge Düşürenler" isimli eserin 179'uncu sayfasında yazar Behzat Şaşal, "Şimdi sizlere hiç duyulmamış bir olayı açıklayacağım" dedikten sonra der ki:
"Erzincan'ın Kemaliye kasabasında yaşamış olan o zamanın evliyalarından ve gönül gözü açık Mustafa KORTİOĞLU, 1912 yılında, manevi âlem için tefekküre girdiği bir sırada birden kendisini Çankaya'da ve sonradan Atatürk'ün ikamet olarak kullandığı evin yakınlarında bulur ve gizli bir kuvvet kendisini bu bağ evine doğru çeker.
Bağ evine geldiğinde açık duran kapıdan içeri girer.
İçeride Hz. Muhammed Efendimizi bir sedirde oturur vaziyette görür.
Büyük bir saygıyla ve hürmetle Peygamberimize yaklaşarak ellerinden öptükten sonra aralarında şu konuşma geçer:
—Ya Resulallah burası neresidir?
Resulallah buyurur; Ey Allah'ın kulu burası Ankara ve Çankaya'dır.
Mustafa KORTİOĞLU, Peygamberimize burada bulunmalarının sebebini sorduğunda, Resulallah Efendimiz şöyle cevaplar:
— Kısa bir süre sonra 1. Cihan Harbi çıkacak ve bu harbin sonunda Osmanlı Devleti yıkılacak. Ancak yerine genç bir Cumhuriyet kurulacak. Kurucuların başında ise Mustafa Kemal Paşa görevlendirilecek.  Yüce Allah(c.c.) ve bizler de ona yardımcı olmak için buradayız."
Anlatılan bu rüyaya inanmayanlara kitabın yazarı Behzat Şaşal,
"Mustafa Kortioğlu'nun çocukları ve torunları bugün yaşamaktadır. Gerekli incelemeyi bizzat yapabilirler. Örneğin bugün hayatta olan torunlarından biri emekli Jandarma Albay Tahir Alkan'dır" diye, teyit için, adres de gösterir.
Bazıları, "Ama bütün bunlar rüya" der, geçer. Biz de onlara, "Ah, sizler rüyada Hz. Peygamber aleyhisselamı görmenin kıymetini bir bilseydiniz, bilebilseydiniz" deriz.
Nasip olursa "rüya" konusunda da söyleyeceklerimiz olacaktır.

Yol Gösterici!..

O'nun;
Standart Söylev ve Demeçlerinden
“Eğitim ve öğretim hakkında Atatürk”ün söylev ve demeçlerinden birkaç örneği dikkatinize sunuyorum. Yol gösterici bu sözlerin üzerinde milletçe çok hem de çok düşünmeli ve gereğini yapmalıyız...” (1)
***
“Çocukları serbestçe konuşmaya, düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye teşvik edilmelidir; böylece hem hatalarını düzeltmeye imkan bulunur, hem de ileride yalancı ve iki yüzlü olmalarının önüne geçilmiş olur. Kısacası çocuklarımızı, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı duymaya alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde; yurt, ulus aile ve yurttaş sevgisi ile beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı, sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışılmalıdır. Bence bunlar; çocuk terbiyesinde, ana kucağından en yüksek eğitim ocaklarına kadar,her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu şekildedir ki, çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar.
YAZAR: Behzat ŞAŞAL
Büyük olmak için hiç kimseye itaat etmeyeceksin:
Hiç kimseyi aldatmayacaksın.
Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, hedefe yürüyeceksin.
Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, seni yolundan çevirmeye çalışacaktır.
İşte sen buna direneceksin.
Kendini büyük değil, küçük zayıf, araçsız, bir hiç sayarak,
Kimseden yardım gelmeyeceğine de inanarak bu engelleri aşacaksın.
Bundan sonra da sana “büyüksün” derlerse,
Bunu söyleyenlere güleceksin.
Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir.
İnsanların saygı ve şerefinin, itaat ve uyumunun kendinden, maddeten değil, manen yüksek olanlar için gösterilmesi insan ruhunun gereklerindedir.
Gelecek için yetiştirilen vatan çocuklarına, hiçbir güçlük karşısında baş eğmeyerek tam sabır ve dayanaklılık ile çalışmalarını ve öğrenimdeki çocuklarımızın anne ve babalarına da yavrularının öğrenimlerini tamamlaması için her fedâkarlığı göze almaktan çekinmemelerini tavsiye ederim” (2)
Mustafa Kemal ATATÜRK
(1) 1922-Atatürk”ün söylev ve demeçleri.cilt.1 Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü yayını 1945, Atatürk’ün konuşmalarından derleme.
(2) Behzat ŞAŞAL, Atatürk’ü Tanımak ve Anlamak, s.122, Anayurt Gazetesi Yayınları No: 6 – Ankara, 2004
Kaynak: http://www.cerezforum.com/ogretmenler-odasi/2708-soylev-ve-demeclerinden.html#ixzz1fqLPn6qW

Mersin Tercüman

Sevgili Düşmanım Sigara
Böyle bir başlık olur mu?, diye sorabilirsiniz. Yani hem ‘sevgili' diyeceksiniz, yani olumluluktan, güzellikten, bağlanmaktan sözedeceksiniz. Arkasından “düşmanım” kelimesiyle cümlenizi ve mesajınızı tamamlayacaksınız.
Şaka bir yana, Behzat Şaşal ustanın, yıllar önce yayınladığı ve minik görüntüsüyle 244 sayfa ile okurlarının karşısına çıktığı çıkarıldığı bir kitabı bu efendim. Bugün onun sayfaları arasında gezeceğiz. Gezintimiz sırasında neler göreceğiz, nelerle karşılaşacağız, hep birlikte göreceğiz efendim. Buyrun:
GENEL OLARAK KİTAP
Öncelikle bir önsöz ve giriş bölümleriyle, sayfalarıyla karşılaşıyoruz. Bir cümle önsözden: “Bir kitap (ölürüm de sigarayı bırakmam) diyecek kadar tiryakisi olmuş kişiler için değil, yeni başlamış fakat tiryakisi olmamış veya sigaraya henüz başlamış kişiler için yazılmıştır” denilişi kitabın vermek istediği, getirmek istediği mesajı, hedefi için önemlilik taşıyor.
Giriş bölümünde de, sigaradan getirdiği, yarattığı zarar ve sıkıntılardan sözedilerek, bazı sualler soruluyor, arkasından “sigara” cevabı ortaya konuyor. Bunlardan, bu suallerden biri:
- Çok önem verdiğiniz, erkeklik veya cinsel gücünüzü azaltan, iktidarsızlık meydana getiren nesne nedir? Sigara...
SONRA SIRASIYLA
Sevgili düşmanım sigara, adlı kitabın içindekiler bölümüne baktığımızda, gördüğümüz başlıklardan bazılarının sıralanışıyla devam edelim:
- Sigarayı tanıyalım /Sigaranın etkileri/ Lütfen dikkat/ Sigara dumanı ve nikotinin etkileri/ Sigaranın kanser etkisi/ Sigara ve seks/ Kadın üzerindeki etkisi/ Özellikle sigara içilmemesi gerektiği anlar/ Sigara, alkol ve din/ Sigara ile savaş/ Sigarayı bırakanlarda görülen rahatsızlıklar vd.
ŞÖYLE BİR BAKALIM
Ve bunlardan sonra efendim, kitabın iç sayfalarına gelişi güzel bir çevirmeyle şöyle bir bakalım, neler göreceğiz?.. Daha doğrusu göreceklerimizden kısa bölümler:
Bölüm başlıkları anlatım başlıkları altında görüyoruz ki, bunların pek çoğu değişik isim ve imzalar tarafından kaleme alınmış, Behzat Şaşal hoca bunların bir araya getirilişini sağlamış.. Örneğin, sayfa 166'da Prof. Dr. Kuddusi Gazioğlu'nun “Sigarayı başlamayı önlemek bırakmaktan daha kolay” başlıklı anlatımı,değerlendirmesi var. Buradan:
- “Sigara içmeyenlere göre içenlerde akciğer ve kalp hastalıklarından ölüm oranı daha çoktur. Örneğin sigara içenlerde akciğer kanseri, kronik bronşit ve amfizem içmeyenlere karşılık 15-20 kat daha fazladır” cümleleri dikkat çekici değil mi?.
SONUÇ OLARAK
Sonuç olarak görüyoruz ki, “Sevgili düşmanım sigara” adlı kitap, bugünün ve yarının anne ve babalarına ithaf edilmiş. Rahmetli Selim Sırrı Tarcan'ın “İçtiğiniz her sigara, tabutunuza çakılan bir çividir” sözüyle kitap, arka kapağındaki bu anlamlı sözle bitirilmiş efendim. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı yineliyorum.. Sağol, eline, kalemine sağlık Behzat Şaşal hoca...

Edirne, Yöre Haber,

Detaylar

ŞAİR VE YAZAR BEHZAT ŞAŞAL HAKKINDA
Behzat Şaşal, Kırklarelili değil. Fakat Kırklareli’ni bilen entellektüel bir şair ve yazardır. Aslen Eskişehirli olup, Ankara’da yaşamaktadır.  ( 26 10 2009 - 00:48 )
Mimar ve şehir planlamacısı olarak Iller Bankasında çalıştı ve emekli oldu. Arkadaşlığımız, dostluğumuz 1957 yılında Ankara’da Yedeksubaylığımız sırasında başladı. Elli yıldan beri devam ediyor.
Behzat Şaşal’ı daha önce yazdığımı ve tanıttığımı hatırlıyorum. Ancak bu değerli Cumhuriyet Aydını’nı, içtenlikli Atatürkçü’yü bir başka açıdan anlatmayı gerekli görüyorum ve bunun da benim işim olduğunu düşünüyorum.
Behzat Şaşal, Kırklareli’nde kitap bastırıp çıkaran ikinci kişidir. Kırklareli’nin ilk kitap yazanı ve çıkaranı Gazeteci Ali Rıza Dursunkaya’dır. Ondan sonra Behzat Şaşal gelir. Şaşal, “DİLEKÇE” adlı şiir kitabında topladığı şiirlerini Kırklareli’nde, Yeni Istikbal Gazetesi matbasında bastırmıştır. Bu nedenle Kırklareli’ni bilir. Yeni kuşaklar bilmez ama Kırklareli’nde meşhur Saraç Hamdi onun akrabasıydı.

Ancak Behzat Şaşal son yıllarda şiirden çok yazıya yönelmiş, seri halde kitap yayımlamaya başlamıştır. Onunla Ankara Halkevleri Genel Merkezinde beraber olduğumuzda o, Söz Söylemek Güzel Konuşmak kurslarına giderdi. Yazı yazmakla beraber, güzel konuşmayı da öne çıkarmaya özen gösterirdi. Daha doğrusu Ankara’da katıldığı kurs asıl adı ile “DÜŞÜN-KONUŞ-DINLE” idi ve Behzat Şaşal toplum önünde söz söylemeyi bir beceri ve sanat haline getirmiştir. Onun şiir kitabı Dilekçe’den sonra çıkardığı kitap SEVGİLİ DÜŞMANIM SIGARA olmuştur. Şaşal sigarayı insanın düşmanı ilan ettikten yıllar sonra hükümet sigarayı kapalı yerlerde yasaklamıştır. Behzat Şaşal’ın böylesine de bir öngörüsü vardır.

Behzat Şaşal’ın üçüncü kitabı daha önceki kitabı gibi bir araştırma kitabıdır. “Evrensel Eğitim ve Bilinçlenmeye Çağrı” adını taşıyan bu kitap eğitim, bilgi ve ahlak kurgulu bir kitaptır. Bu kitabı 2002 yılında yayımlamıştır.

Şaşal inançlı bir insandır. Kendisi ahlakın üstünde güzel bir ahlaka sahiptir. Yaşamını ve sosyal ilişkilerini öyle kurgulamış, her şeyi Ahlak Zemini üzerine oturtmuştur. Bu nedenle din konusuna el atmış, 2003 yılında “Din Evrenseldir, Birlik ve Bütünlüktür” kitabını yayımlamıştır. Behzat Şaşal’a göre Din ve Inanç insana gereklidir. Evrensel ve seküler dinler büyük dinlerdir. Bu dinlere inananlar dünyada çoğunluğu teşkil etmektedir.

Behzat Şaşal’ın 2004 yılında yazdığı kitap ise “Gözetlenmektesiniz” adını taşımaktadır. Bu da bir araştırma kitabıdır. Anlaşılıyor ki Şaşal aynı zamanda bir araştırmacıdır. Eserleri kültür ve bilgi yüklüdür. Nitekim son yazdığı yine araştırmaya dayalı hacimli kitaplarının “CUMHURİYETE GÖLGE DÜŞÜRENLER” ve “NASRETTİN HOCAYA ÇAĞDAŞ BAKIŞ” bu tür kitaplarından başında gelmektedir.

Görülüyorki Behzat Şaşal üretken bir yazardır. Cumhuriyet ve din kültürüne bağlı bir aydındır. Balkanlardan gelmiş bir ailenin insanından da başka türlü bir tavır beklenemez. Şaşal köklerine, geleneklerine bağlı bir insandır. Şu sıralar oldukça ciddi bir rahatsızlık geçirmektedir. Sayın eşinden aldığım bilgiye göre rahatsızlığında iyiye doğru bir gidiş vardır. Buradan değerli dostuma acil şifalar diliyorum. Daha yazacağı kitaplar olduğunu biliyorum.
Hayatın düz çizgi olmadığını da bu vesileyle söylemek istiyorum.