DİN ÜZERİNDE YAPILAN
BÜYÜK YANLIŞLIKLAR
İnsanoğlunun toplumsal yaşama geçişinden bugüne dek olsun, bundan sonraki yaşamımızda olsun, yaşamı üzerindeki en büyük etkenlerden birisi ve belki de birincisi DİN ve DİNİ İNANÇLARdır. Ve yine toplumlar arasındaki birçok savaşların temel kaynağı olarak din faktörü rol oynamıştır veya en azından öyle gösterilmiştir.
İnsanoğlunun DİN üzerinde yaptığı en büyük yanlışlık tek DİNİ çoğul DİNLER haline dönüştürmesidir. Çünkü dünyamızda dinler değil bir TEK din vardır. o din de birliğe yani TEK’liğine inanılan Allah’ın koyduğu, vaaz ettiği dindir.
Bütün insanlar bir Tek Allah varlığına inanmakta ve bütün insanlık hangi din inancı görüntüsü altında olursa olsun, o bir “tek” Allah’a dua ve ibadet etmektedir. Çünkü ortada bir başka Allah yoktur.
Ortada bir Tek Allah olduğuna ve bütün insanlık da bu bir tek Allah’a inandığına göre bu değişik din ve dinler anlayışı nereden çıkmıştır?
Bu, insanoğlunun elle tutup gözle gördüğü şeylere daha fazla değer vermesinden ve ona inanma duygusundan kaynaklanmaktadır. Çok din inancı; insanların, gözle görüp elle tutamadığı Allah’a değil, elle tutup gözle gördüğü onun peygamberlerine daha fazla önem verip ona inanmalarından kaynaklanmıştır. İnsanlar peygamberlerine öylesine inanıp ona öylesine bağlandılar ki, peygamberler inanç dünyasında Allah inancının önüne geçti. İnsanlar savaşları veya toplumları Allah inançlarına göre değerlendirdiler. Ve “senin peygamberin, benim peygamberim” girdabı içine girdiler. Peygamberlerin Allah tarafından görevlendirilmiş bir insan olduğunu unuttular. Peygamberlerini Allah yerine koydular. Yaşamlarını ve savaşlarını Allah’a göre değil Peygamberlerine göre düzenlediler ve değerlendirdiler. Bunun sonucu olarak insanoğlu şu gerçeği gözünden kaçırdı. Bütün peygamberlerin aynı Allah’ı anlatıp öğretmeye çalıştığı gerçeği unutuldu. Nihayetinde peygamberler de bizim gibi birer insandı. Yalnız bizlerden üstün özellikleri olan insanlardı ki Allah onları aramızdan peygamber olarak seçip görevlendirmiştir. Ama ne kadar üstün özellikleri olurlarsa olsunlar nihayet onlar da birer insandı. İnsanda bulunan bütün zaaflar, hatalar, kusurlar az da olsa onlarda da vardı. peygamberimiz Hz. Muhammed bu durumu hadislerinde defalarca ve ısrarla belirtmiştir. Örneğin “Ancak bir kulum (insanım) ben, dininize ait bir şeyi emredersem o emri yerine getirin, fakat kendiliğimden, kendi reyimle dünyanız için bir buyruk verirsem, insanım ancak (yanılabilirim) demiştir. (Celaleyn: C. 1 s. 85).
“Ancak bir kulum ben, bir kul gibi yerim, kul gibi içerim, kul gibi otururum” (Celaleyn: C1 s. 80).
“Ben Kureyş kabilesinden, kurumuş etle geçinen bir kadının oğluyum ancak” (Şifa C. 1 s. 103).
Hz. Muhammed ve diğer bütün peygamberler birer insandı. Ve insanların bir özelliği de sevdiği kişileri kusursuz, eksiksiz görüp onu alabildiğine yüceltmesi, sevmediklerini ise yine olmadık kusurlar hatalar bularak suçlamasıdır. İşte, insanları dinler ve peygamberler arasında oluşturduğu olay budur. İnananlar ve sevenler inandıkları ve sevdikleri peygamberlerini olabildiğince yükseltip yüceltmesi, inanmadıkları ve sevmedikleri peygamberi ise yine olabildiğince aşağılayıp değersizleştirme gayreti ve hatta yarışı içinde bulunmuşlar ve bulunmaktadırlar. İşte dinler arası ayrılıklar, düşmanlıklar ve savaşların kaynağı; insanoğlunun peygamber olarak inandığı, sevdiği kişileri abartılı olarak yükseltmesi, sevmesi, buna karşılık başka peygamberleri de abartılı olarak değersizleştirmesi, aşağılamasından kaynaklanmaktadır.
Bu durumu günlük sosyal yaşamımızda da rahatlıkla görebilirsiniz. Bakınız sosyal yaşamımıza, partiler, dernekler, kulüpler ve benzeri sosyal kuruluşlar genellikle genel başkanları ile birlikte değerlendirilir. Öylesine ki genel başkan kim ise, o kuruluş o kişi ile bütünleştirilir, birleştirilir ve özdeş hale getirilir. Örneğin bir parti, bir kulüp veya dernek tenkit edildiğinde genel başkan, genel başkan tenkit edildiğinde parti, kulüp veya dernek tenkit edilmiş olur. onları birbirinden ayıramazlar, birbirlerine kaynaşmış gibi birlikte değerlendirilirler. İşte din ve dini inançlar alanında da aynı hata, aynı yanlışlık yapılmaktadır. Peygamber denilen kişiler, yaymakla görevlendirildikleri dini ve dini inançlarla öylesine bütünleştirilip özdeş hale getirilmiştir. Sevmediği ve inanmadığı dini ve dini inançları yıpratmak isteyen kişiler, doğrudan doğruya peygamberleri hedef almakta, peygamberleri tenkit edilerek o peygamberin yaydığı din ve dini inançlar yıpratılmaktadır. Ve bu arada yapılan en büyük hata ve yanlışlık, peygamberlerin din adına ortaya koydukları ana felsefe ana amaç gözden kaçırılmakta, dikkate alınmamaktadır.
Örneğin, peygamber olsun veya olmasın, din veya dini inançların temsilcisi kabul edilen kişilerin, yaymak istedikleri dini ve dini inançlarını bakın nasıl ifade etmişler. Lütfen, dinlerin birer anayasası olarak kabul edebileceğimiz bu maddeleri süratle okuyup geçmeyiniz, hepsinin üzerinde teker teker düşününüz, hem de günlerce düşününüz. Yanlışlarınızı, yanılgılarınızı ve hatalarınızı görünüz.
Dinlerin Ortak Noktası
TAOİZM: Komşunun kazancını kendi kazancın gibi, onun zararını kendi zararın gibi kabul et.
(Ta’i Shang Kan Ying Pien)
HİNDUİZM: İşte en yüksek kanun budur. Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma.
(Maha Borate 5 – 1517)
BUDİZM: Sana acı veren şeyle başkalarını incitme.
(Undanavarga: 5 – 18)
KONFİÇYÜSLÜK: Sana başkalarının yapmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma.
(Analeots: 5 -23)
ZERDÜŞLÜK: Yalnız kendisi için kötü olan şeyi komşusuna yapmayan insan iyi insandır.
(Dadistan- I Dimik: 945)
YAHUDİLİK: Sana ıstırap veren şeyi başkalarına yapma. Tevrat’ın esası budur. Gerisi güzel laftan ibarettir.
(Talmud)
HIRİSTİYANLIK: İnsanların senin gibi yapmalarını istediğin her şeyi sen de onlar için yap. Bu peygamberler kanunudur.
(Mata İncili: 7 – 12)
İSLAMİYET: Kendiniz için sevmediğiniz şeyi kardeşiniz için de sevmedikçe hiçbiriniz mümin olamazsınız. (veya)
* İman etmedikçe mümin olamazsınız, insanları sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.
(Hadis-i Şerif)
Gördüğünüz gibi bütün din ve dini inanç önderleri yaklaşık aynı sözleri söyledikleri halde, din ve dini inançları arasındaki bu farklılıklar, bu düşmanlıklar nereden kaynaklanıyor?
Bu ayrılık ve düşmanlıklar, din ve dini inançların Allah’ın buyrukları olarak değil de, kişilerin din ve dini inançları haline dönüştürmemizden kaynaklanmaktadır. Israrla vurguluyorum, lütfen sözlerimi yanlış değerlendirmeyin, partiler, dernekler, kulüpler gibi kuruluşları ve özellikle din ve dini inançları, peygamber bile olsa, insanlara, kişilere bağımlı hale getirmeyin ve o şekilde değerlendirmeyin. Kuruluşlar, din ve dini inançlar devamlı ve evrenseldir, fakat insanoğlu bireysel ve geçicidir.
Özellikle evrensel ve sonsuzluk özelliğine sahip din ve dini inançlar, bireysel ve geçici olan insanoğluna bağımlı hale getirilmemelidir. Sosyal yaşamınızda çevrenize bir bakın, partilerin, kulüplerin ve dernekler gibi kuruluşların başından kaç genel başkan geldi geçti.
Geçici olan varlıklarla devamlı olan kuruluşları özdeş hale getirme hatası ve yanlışı içinde bulunuyoruz. Bunun sonucu olarak da din ve dini inançlar, Allah ile değil kişilerle bütünleşip özdeş hale gelmektedir. Örneğin, Musevilik Musa peygamberin, Hıristiyanlık Hz. İsa’nın, İslamiyet de Hz. Muhammed’in dini gibi bir görüntü almıştır. Dolayısıyla dinler Allah’ın dini değil, kişilerle özdeşleşen dinler halinde kabullenildi ve değerlendirildi. Bu durumda da insanlar ve toplumlar arasında, “Benim peygamberim senin peygamberinden daha üstün” iddialaşması ve münakaşası ortaya çıktı. Bu zıtlaşma zamanla düşmanlığa dönüştü. Allah’ın dinine değil peygamberlere inanışın getirdiği ayrılık insanlara din savaşları yaptırdı ve ne yazık ki hala yaptırıyor.
Bu durum insanlığın büyük bir yanılgı ve yanlışlara sürüklenmesine neden oldu. Peygamber de olsa kişilere ait din olamaz. Din Allah’a aittir ve Allah o kişileri, o dini duyurmak için görevlendirmiştir. Yani, peygamberler dinlerin sahipleri değiller dinin esas sahibi tarafından görevlendirilmiş kişilerdir. Yani bir başka deyişle Allah’ın görevlendirdiği öğretmenlerdir.
Bu duruma göre biz, dinin asıl sahibi olan Allah’ı bir kenara bırakıyor, Allah’ın dinini peygamberlere mal ediyoruz ve Allah için değil peygamberler için savaşıyoruz.