İnsan oğlu var oluşundan bu güne dek huzur ve mutluluğu aramıştır ve aramaktadır. Bunun için de, kendisine aradıklarını vereceğini sandığı bir takım ideolojiler peşinde koşmuştur, koşmaktadır. Özellikle, kapitalizm ve kominizm ideolojileri insanlığı etkilemiş ve etkilemektedir.
İnsanlar bu ideolojiler ve diğer ideolojilerde aradığını bulamamış ve bunun sonucu olarak büyük bir boşluğa, bunalıma düşmüş ve bir arayış içine girmiştir.
İnsanlar bu ideolojiler ve diğer ideolojilerde aradığını bulamamış ve bunun sonucu olarak büyük bir boşluğa, bunalıma düşmüş ve bir arayış içine girmiştir.
Bu arayışta insanlar manevi inançlara ve özellikle de dini inançlara yönelmiştir. Bu yönelişi gören bazı açıkgöz çevreler bu yönelişten kendilerine bazı çıkarlar elde etme gayreti içine girmişlerdir. Bu, ekonominin ve toplum yaşamının genel kuralıdır. Bir yerde talep, yani istek çoğalınca o isteğe göre de arzlar, yani bazı sunuşlar ortaya çıkar. Dünyamızda bu gelişimi gören bazı açıkgöz kişiler, din adamları ve siyasiler toplumun bu arayış ve isteklerinden faydalanma yönüne gittiler ve gidiyorlar. Büyük bir ustalıkla dindarlık kisvesine bürünüp toplumun dini inançlarını, onların istekleri ve beklentileri doğrultusunda kullanarak, dini ve insanları istismar edip onları sömürmeye başladılar.
Din ve dini inançları kimi çevreler günlük çıkarları, kimi çevreler de siyasi çıkarları için istismar ettiler ve ediyorlar. Hattâ bu alanda dünyada bir çok dini partiler kuruldu. Bu dini partilerde görev alan kişilerin ne kadar din ile ilgisi vardır, ne kadar dindar insanlardır, bu şüphe edilecek bir durumdur. Zaten bu kişiler için din ve dindarlık önemli değildir. Onlar için önemli olan dindar görünüp, toplumun dini duygularını, dini inançlarını dünyevi ve siyasi çıkarları için kullanabilme ustalığını, becerisini gösterebilmeleridir.Bunlar, toplumu kandırmak için, kalıptan kalıba, kılıktan kılığa girmekten çekinmezler.
Örneğin; Bu tipteki insanlar derhal, dini inançları çağrıştıran isimlerle bir takım şirketler, holdingler kurarak insanların dini duygularını istismar ederek, dine ve insanlara hizmet ediyor görüntüsü altında paralarını alılar ve ortadan kaybolurlar. Onlar, bu davranışlarıyla kârlı olduklarını sanırlar amma, insanların dini inançlarını yıkıp, yok ettiklerini düşünmezler, düşünseler de dikkate almazlar.
Örneğin; Bunlardan bazı kişiler de siyasi parti kurarlar, bu yönde faaliyet göstererek icra-i sanat ederler. Soyguncular, dolandırıcılar sanatlarını yürütmek için derhal bu siyasi partilere girerler ve orada en küçüğünden en büyük kademelerine kadar görev alırlar. Bunlar, günün 24 saatinde, fakat özellikle seçim zamanlarında akıl almaz bir çalışmaya girerler. Açık meydanlardan daha çok gizli köşelerde ve gizli bir şekilde çalışmayı severler. Çünkü; Aldatacakları, kandıracakları toplum çoğunlukla burada yaşar. Öylesine dindar ve dini inançlı görünürler ki, dini ve dini inançları yalnız onlar temsil ediyorlar, onlar koruyorlardır. Hafazan Allah, onlar olmazsa bu memlekette ve bu millette ne din kalacak ne iman... Onlar gibi düşünmemek, onlar gibi yaşayıp giyinmemek dine karşı gelmektir, dinsizliktir, imansızlıktır.
Kısacası, dinin ve dini inançların tek temsilcisi onlardır. Bunun için de seçimlerde yalnız onlara oy verilmesi gerekir. Onların dışındaki partilere oy vermek, Allah göstermesin dinsizlikle eşdeğer bir durumdur. Onlar, gerekli yerlerde ve gerekli gördükleri insanlara bir küçük altın veya bazı yardımlar karşılığında inandıkları din kitaplarının üstüne, kendi partilerine oy vereceklerine dair yemin ettirirler. Pek tabiidir ki bunlar hep din adına, Allah adına yapılır. Yoksa hiçbir art niyetleri yoktur !. Çünkü onlar Allah aşkı ile yanan insanlardır !
Bu ve buna benzer aldatmacalar, kandırmacaları ile dini inançlı insanlardan din adına oy isterler. Bunun sonucunda, ya doğrudan doğruya iktidar veya iktidar ortağı olurlar.
İşte, işin iç yüzü o zaman ortaya çıkar. Çünkü, seçimlerden sonra din adına oy almış olanların en azından üçte birinin suçlu kişiler olduğunu, adaletten kurtulmak için bu parti kanalıyla seçilip dokunulmazlık hakkı kazandıklarını, dokunulmazlığın arkasına saklandıklarını görürler. Yani, bazı kişilerin, hırsızların, dolandırıcıların, silâh ve esrar kaçakçılarının, hattâ cani ve katillerin, dini görünümlü bir partiden, dini görünümleri ile seçildiklerini görürler.
Dini görünümlü bu partilerde rüşvetçilik, dalavere, dolandırıcılık gibi işler, fatura ve arsa yolsuzlukları, kısacası burada yazmakla bitmez din adına yapılan bir sürü yalana-dolana dayanan işler ortaya çıkar. Amma onlar, bu işlerde o kadar ustalaşmış, pişmiş kimselerdir ki, halâ kendilerini dindar, namuslu, ahlâk timsali kişiler olarak göstermesini bilirler. Bu işi ustalıkla becerirler. Öylesine ki, kendi suçlarını başkalarının üzerine atarak, karşıt kişileri suçlu göstermesini çok iyi bilirler.
Kısacası, din adına “dini görünümlü” akla hayale gelmedik din dışı işler yaparlar. İşin başında millet bunun farkında olmayabilir amma, eninde sonunda uyanır ve oynanan oyunları ve çevrilen dolapları görmeye başlar.
Görmeye başlar da ne olur ?
Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir, onlar yüklerini yüklenmişlerdir.
Burada asıl tehlike ve üzerinde durulması gereken asıl mesele, insanların, aldatılmış olmalarını anlamaları ve bu kişilere bir daha oy vermemeleri değil; Asıl tehlike ve asıl asıl acı sonuç, bu aldatma olayının din adına ve dindar görünümlü insanlar tarafından yapılması ve bunun görülmesidir.
Peki, bu durumda ne olmaktadır ?
İnsanlar, “beni, dini görünümlü sahtekârlar, dolandırıcılar aldattı” demiyorlar. İnsanlar bu gibi durumlarda kendisini aldatan insanları değil, doğrudan doğruya dini ve dini inançları hedef almakta, dine ve dini inançlara karşı inançları zayıflamakta, hattâ yok olmaktadır. İşte bu gibi , yani dini kullanan insanların yaptıkları en büyük kötülük budur.
İnsanların din ve Allah inançlarını yıkmakta ve yok etmektedirler.
Aldatılmanın, dolandırılmanın zararı ve acıları zamanla unutulabilir, fakat yıkılan, yok edilen din ve Allah inancının yeniden var edilmesi imkânsız gibidir. Çünkü, din ve Allah inancı kökünden yıkılıp yok edilmiştir. Bu yıkım, din adına, dindar görünümlü kişiler tarafından yapılmıştır. Bundan sonra onların karşısına gerçek din adamları değil, peygamber çıksa dahi inanmayacaklardır.
Böylece, din ve Allah inancı yok edilmektedir ve yok olmaktadır.
Ne yazık ki bu tehlikeyi görmüyoruz.
Daha açık ve özlü bir sözle; “Din ve dini inançların istismarcılığı, dinsizliğe hizmettir”
Bunu unutmayalım. Çünkü bir çok kişiden; “Eğer bunlar dindar iseler, ben dinsiz olmayı tercih ederim” dediklerini duydum.
Bu çok acı ve çok üzüntü veren bir durumdur.
Halbuki; Söyler’ misiniz, din ve dini inançların istismar edildiği ve din ile aldatılıp kandırılan toplumlarda güvenilir seçim, sağlıklı oy almak mümkün’ müdür ?
Seçim döneminde yapılan konuşmalara ve çalışmalara “seçim kampanyası” deniyor. Oysa, buna “yalan söyleme kampanyası” denilse, bence daha doğrun olur. Çünkü ben, bu güne dek düşündüğüm ve istediğim gibi bir tek “seçim kampanyası” görmedim. Ama, “yalan söyleme kampanyası” çok gördüm.
Aldatılarak, kandırılarak alınan oylar sonucu kurulan iktidar “milli irade” yi temsil edebilir mi?
Eğer, güvenilir seçim ve sağlıklı oylarla bir seçim yapılması, “milli iradenin” oluşması ve temsil edilmesi isteniyorsa, insanların bireysel olsun, toplumsal olsun, din ve dini inançlarının istismar edilerek aldatılması, kandırılması ve sömürülmesi önlenmelidir.
Bunun için de milletçe gerekli bütün tedbirlerin ve önlemlerin alınması zorunlu olmalıdır.
***
BİR ŞEYLER OLUYOR, ANLAYAN VAR MI ?
Din ve dini inançları kimi çevreler günlük çıkarları, kimi çevreler de siyasi çıkarları için istismar ettiler ve ediyorlar. Hattâ bu alanda dünyada bir çok dini partiler kuruldu. Bu dini partilerde görev alan kişilerin ne kadar din ile ilgisi vardır, ne kadar dindar insanlardır, bu şüphe edilecek bir durumdur. Zaten bu kişiler için din ve dindarlık önemli değildir. Onlar için önemli olan dindar görünüp, toplumun dini duygularını, dini inançlarını dünyevi ve siyasi çıkarları için kullanabilme ustalığını, becerisini gösterebilmeleridir.Bunlar, toplumu kandırmak için, kalıptan kalıba, kılıktan kılığa girmekten çekinmezler.
Örneğin; Bu tipteki insanlar derhal, dini inançları çağrıştıran isimlerle bir takım şirketler, holdingler kurarak insanların dini duygularını istismar ederek, dine ve insanlara hizmet ediyor görüntüsü altında paralarını alılar ve ortadan kaybolurlar. Onlar, bu davranışlarıyla kârlı olduklarını sanırlar amma, insanların dini inançlarını yıkıp, yok ettiklerini düşünmezler, düşünseler de dikkate almazlar.
Örneğin; Bunlardan bazı kişiler de siyasi parti kurarlar, bu yönde faaliyet göstererek icra-i sanat ederler. Soyguncular, dolandırıcılar sanatlarını yürütmek için derhal bu siyasi partilere girerler ve orada en küçüğünden en büyük kademelerine kadar görev alırlar. Bunlar, günün 24 saatinde, fakat özellikle seçim zamanlarında akıl almaz bir çalışmaya girerler. Açık meydanlardan daha çok gizli köşelerde ve gizli bir şekilde çalışmayı severler. Çünkü; Aldatacakları, kandıracakları toplum çoğunlukla burada yaşar. Öylesine dindar ve dini inançlı görünürler ki, dini ve dini inançları yalnız onlar temsil ediyorlar, onlar koruyorlardır. Hafazan Allah, onlar olmazsa bu memlekette ve bu millette ne din kalacak ne iman... Onlar gibi düşünmemek, onlar gibi yaşayıp giyinmemek dine karşı gelmektir, dinsizliktir, imansızlıktır.
Kısacası, dinin ve dini inançların tek temsilcisi onlardır. Bunun için de seçimlerde yalnız onlara oy verilmesi gerekir. Onların dışındaki partilere oy vermek, Allah göstermesin dinsizlikle eşdeğer bir durumdur. Onlar, gerekli yerlerde ve gerekli gördükleri insanlara bir küçük altın veya bazı yardımlar karşılığında inandıkları din kitaplarının üstüne, kendi partilerine oy vereceklerine dair yemin ettirirler. Pek tabiidir ki bunlar hep din adına, Allah adına yapılır. Yoksa hiçbir art niyetleri yoktur !. Çünkü onlar Allah aşkı ile yanan insanlardır !
Bu ve buna benzer aldatmacalar, kandırmacaları ile dini inançlı insanlardan din adına oy isterler. Bunun sonucunda, ya doğrudan doğruya iktidar veya iktidar ortağı olurlar.
İşte, işin iç yüzü o zaman ortaya çıkar. Çünkü, seçimlerden sonra din adına oy almış olanların en azından üçte birinin suçlu kişiler olduğunu, adaletten kurtulmak için bu parti kanalıyla seçilip dokunulmazlık hakkı kazandıklarını, dokunulmazlığın arkasına saklandıklarını görürler. Yani, bazı kişilerin, hırsızların, dolandırıcıların, silâh ve esrar kaçakçılarının, hattâ cani ve katillerin, dini görünümlü bir partiden, dini görünümleri ile seçildiklerini görürler.
Dini görünümlü bu partilerde rüşvetçilik, dalavere, dolandırıcılık gibi işler, fatura ve arsa yolsuzlukları, kısacası burada yazmakla bitmez din adına yapılan bir sürü yalana-dolana dayanan işler ortaya çıkar. Amma onlar, bu işlerde o kadar ustalaşmış, pişmiş kimselerdir ki, halâ kendilerini dindar, namuslu, ahlâk timsali kişiler olarak göstermesini bilirler. Bu işi ustalıkla becerirler. Öylesine ki, kendi suçlarını başkalarının üzerine atarak, karşıt kişileri suçlu göstermesini çok iyi bilirler.
Kısacası, din adına “dini görünümlü” akla hayale gelmedik din dışı işler yaparlar. İşin başında millet bunun farkında olmayabilir amma, eninde sonunda uyanır ve oynanan oyunları ve çevrilen dolapları görmeye başlar.
Görmeye başlar da ne olur ?
Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir, onlar yüklerini yüklenmişlerdir.
Burada asıl tehlike ve üzerinde durulması gereken asıl mesele, insanların, aldatılmış olmalarını anlamaları ve bu kişilere bir daha oy vermemeleri değil; Asıl tehlike ve asıl asıl acı sonuç, bu aldatma olayının din adına ve dindar görünümlü insanlar tarafından yapılması ve bunun görülmesidir.
Peki, bu durumda ne olmaktadır ?
İnsanlar, “beni, dini görünümlü sahtekârlar, dolandırıcılar aldattı” demiyorlar. İnsanlar bu gibi durumlarda kendisini aldatan insanları değil, doğrudan doğruya dini ve dini inançları hedef almakta, dine ve dini inançlara karşı inançları zayıflamakta, hattâ yok olmaktadır. İşte bu gibi , yani dini kullanan insanların yaptıkları en büyük kötülük budur.
İnsanların din ve Allah inançlarını yıkmakta ve yok etmektedirler.
Aldatılmanın, dolandırılmanın zararı ve acıları zamanla unutulabilir, fakat yıkılan, yok edilen din ve Allah inancının yeniden var edilmesi imkânsız gibidir. Çünkü, din ve Allah inancı kökünden yıkılıp yok edilmiştir. Bu yıkım, din adına, dindar görünümlü kişiler tarafından yapılmıştır. Bundan sonra onların karşısına gerçek din adamları değil, peygamber çıksa dahi inanmayacaklardır.
Böylece, din ve Allah inancı yok edilmektedir ve yok olmaktadır.
Ne yazık ki bu tehlikeyi görmüyoruz.
Daha açık ve özlü bir sözle; “Din ve dini inançların istismarcılığı, dinsizliğe hizmettir”
Bunu unutmayalım. Çünkü bir çok kişiden; “Eğer bunlar dindar iseler, ben dinsiz olmayı tercih ederim” dediklerini duydum.
Bu çok acı ve çok üzüntü veren bir durumdur.
Halbuki; Söyler’ misiniz, din ve dini inançların istismar edildiği ve din ile aldatılıp kandırılan toplumlarda güvenilir seçim, sağlıklı oy almak mümkün’ müdür ?
Seçim döneminde yapılan konuşmalara ve çalışmalara “seçim kampanyası” deniyor. Oysa, buna “yalan söyleme kampanyası” denilse, bence daha doğrun olur. Çünkü ben, bu güne dek düşündüğüm ve istediğim gibi bir tek “seçim kampanyası” görmedim. Ama, “yalan söyleme kampanyası” çok gördüm.
Aldatılarak, kandırılarak alınan oylar sonucu kurulan iktidar “milli irade” yi temsil edebilir mi?
Eğer, güvenilir seçim ve sağlıklı oylarla bir seçim yapılması, “milli iradenin” oluşması ve temsil edilmesi isteniyorsa, insanların bireysel olsun, toplumsal olsun, din ve dini inançlarının istismar edilerek aldatılması, kandırılması ve sömürülmesi önlenmelidir.
Bunun için de milletçe gerekli bütün tedbirlerin ve önlemlerin alınması zorunlu olmalıdır.
***
BİR ŞEYLER OLUYOR, ANLAYAN VAR MI ?
Behzat ŞAŞAL
Dostlarım, hayvanlar arasında olsun, insanlar arasında olsun, dünyamızda canlılar aleminde bir şeyler oluyor, bunun farkında mısınız bilmiyorum. Bu bir şeyler oluş, insanlar alemi ile hayvanlar alemi arasında bir değişim şeklinde kendini göstermektedir.
Televizyonlarda ve özellikle gazetelerde bilmiyorum dikkatinizi çekiyor mu ?
Gazetede bir resim, güzel bir kedi ve bir fare birlikte yaşıyorlar, fare kedinin üstüne binmiş sırtında oturuyor.
Başka bir gazete de başka bir resim, denize düşen bir kedi yavrusunu bir polis köpeği denize atlayarak onu ağzına alıp, incitmeden sahile çıkarıyor ve ıslanmış kediyi kurutmak için diliyle yalıyor.
Yine başka bir resimde bir köpek, kendi yavruları ile birlikte bir kedi yavrusunu emzirerek besliyor.
Bir kedinin kuşlarla arkadaş olup oynayışını, kuşların kedinin üstüne konduklarını gördünüz mü ?
Ve bir kaplanla ceylan’ın birlikte kardeş kardeş yaşadıklarını gösteren bir başka resim.
Bu ve buna benzer daha bir sürü örnekler.
Bizim bildiğimize göre, tabiatın yaratılış kanununda taban tabana zıt yaratılışlı ve doğal yapıları gereği birbirine düşman oldukları bilinen bu hayvanların sarmaş dolaş, kardeşçe yaşadıklarını görüyoruz.
Buna karşın insan alemine ve yaşamına bir bakalım.
Yine gazetelerde okuyor ve televizyonlarda izliyoruz.
Kolundaki bileziği alabilmek için kesilen, öldürülen insanlar...
Babası 80, annesi 75 yaşlarında, bu yaşlı insanları ağızlarındaki takma dişleri zorla alarak satan bir evlât.
Kendisine para vermiyor diye, yatalak hasta annesini döverek sokağa atan bir başka evlât,
Sakatlar arabasında felçli bir insan, bu felçli insanı hastanelik edecek şekilde döverek o insanın iletişim aracı olan cep telefonunu çalanlar...
Gözleri görmeyen bir insanı, yardım ediyoruz diye ıssız bir yere götürüp orada döverek üstündeki bütün paraları alanlar...
Çantasını almak için insanları yerlerde sürükleyerek öldürenler...
Bunlar niçin, neden yapılmaktadır ?
İnsanlar, bu ve buna benzer daha bir çok kötülükleri PARA için yapmaktadırlar.
İnsanlar için para neyse, köpekler için de kemik aynı şeydir. Köpekler de kemik için birbirleri ile boğuşurlar, ama bir kemik parçası için birbirlerini öldürmemektedirler.
Bundan ders alan var mı ?
Para için öz be öz kızına, nikâhlı karısına fahişelik yaptıran insanlar...
Para için, kutsal kabul edilen vatanını, hattâ dini inançlarını satanlar...
Dostlarım; Hayvanlar alemindeki bu duygusal değişimin ve davranışların farkında mısınız? Buna karşın insanlardaki bu korkunç değişimin, duygusal ve ahlâki değerler bakımından dejenere oluşunu görebiliyor ve izleyebiliyor musunuz ?
Biz insanların ders alması için mi, hayvanlar aleminde böyle bir değişim ve insancıl yardımlaşma oluştuğunu görüyoruz.
Biz insanlara ders olması umuduyla hayvanların böylesine insancıl davranışlara yönelten bu güç nedir ?
Kısacası: Hayvanlarla insanların bazı davranışlarda yer değiştirdiğini görüyor musunuz ?
Bu değişimi; Gören, bilen, anlayan var mı ?
İnsanlık olarak, bunların üzerinde düşünmemiz gerekmez mi ?
Bu gidiş, insanlığın geleceği için büyük bir tehlike değil mi ?
Bu olumsuz gidişi durdurmak, değiştirmek mümkün değil mi ?
Mümkün ise bu nasıl olacak?
e.MAİL: bsasal@mynet.com
Dostlarım, hayvanlar arasında olsun, insanlar arasında olsun, dünyamızda canlılar aleminde bir şeyler oluyor, bunun farkında mısınız bilmiyorum. Bu bir şeyler oluş, insanlar alemi ile hayvanlar alemi arasında bir değişim şeklinde kendini göstermektedir.
Televizyonlarda ve özellikle gazetelerde bilmiyorum dikkatinizi çekiyor mu ?
Gazetede bir resim, güzel bir kedi ve bir fare birlikte yaşıyorlar, fare kedinin üstüne binmiş sırtında oturuyor.
Başka bir gazete de başka bir resim, denize düşen bir kedi yavrusunu bir polis köpeği denize atlayarak onu ağzına alıp, incitmeden sahile çıkarıyor ve ıslanmış kediyi kurutmak için diliyle yalıyor.
Yine başka bir resimde bir köpek, kendi yavruları ile birlikte bir kedi yavrusunu emzirerek besliyor.
Bir kedinin kuşlarla arkadaş olup oynayışını, kuşların kedinin üstüne konduklarını gördünüz mü ?
Ve bir kaplanla ceylan’ın birlikte kardeş kardeş yaşadıklarını gösteren bir başka resim.
Bu ve buna benzer daha bir sürü örnekler.
Bizim bildiğimize göre, tabiatın yaratılış kanununda taban tabana zıt yaratılışlı ve doğal yapıları gereği birbirine düşman oldukları bilinen bu hayvanların sarmaş dolaş, kardeşçe yaşadıklarını görüyoruz.
Buna karşın insan alemine ve yaşamına bir bakalım.
Yine gazetelerde okuyor ve televizyonlarda izliyoruz.
Kolundaki bileziği alabilmek için kesilen, öldürülen insanlar...
Babası 80, annesi 75 yaşlarında, bu yaşlı insanları ağızlarındaki takma dişleri zorla alarak satan bir evlât.
Kendisine para vermiyor diye, yatalak hasta annesini döverek sokağa atan bir başka evlât,
Sakatlar arabasında felçli bir insan, bu felçli insanı hastanelik edecek şekilde döverek o insanın iletişim aracı olan cep telefonunu çalanlar...
Gözleri görmeyen bir insanı, yardım ediyoruz diye ıssız bir yere götürüp orada döverek üstündeki bütün paraları alanlar...
Çantasını almak için insanları yerlerde sürükleyerek öldürenler...
Bunlar niçin, neden yapılmaktadır ?
İnsanlar, bu ve buna benzer daha bir çok kötülükleri PARA için yapmaktadırlar.
İnsanlar için para neyse, köpekler için de kemik aynı şeydir. Köpekler de kemik için birbirleri ile boğuşurlar, ama bir kemik parçası için birbirlerini öldürmemektedirler.
Bundan ders alan var mı ?
Para için öz be öz kızına, nikâhlı karısına fahişelik yaptıran insanlar...
Para için, kutsal kabul edilen vatanını, hattâ dini inançlarını satanlar...
Dostlarım; Hayvanlar alemindeki bu duygusal değişimin ve davranışların farkında mısınız? Buna karşın insanlardaki bu korkunç değişimin, duygusal ve ahlâki değerler bakımından dejenere oluşunu görebiliyor ve izleyebiliyor musunuz ?
Biz insanların ders alması için mi, hayvanlar aleminde böyle bir değişim ve insancıl yardımlaşma oluştuğunu görüyoruz.
Biz insanlara ders olması umuduyla hayvanların böylesine insancıl davranışlara yönelten bu güç nedir ?
Kısacası: Hayvanlarla insanların bazı davranışlarda yer değiştirdiğini görüyor musunuz ?
Bu değişimi; Gören, bilen, anlayan var mı ?
İnsanlık olarak, bunların üzerinde düşünmemiz gerekmez mi ?
Bu gidiş, insanlığın geleceği için büyük bir tehlike değil mi ?
Bu olumsuz gidişi durdurmak, değiştirmek mümkün değil mi ?
Mümkün ise bu nasıl olacak?
e.MAİL: bsasal@mynet.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder