Daha neler göreceğiz..
Yekta Güngör Özden
1970’lerde başlayan sıkmabaş yaygarası başörtüsü ve türban yalanıyla son dönemecini aldı. İktidar, cami-mescit, tarikat-türbe, siyaset-sokak baskısı altında Anayasa ve yasalarla oynayarak yargı kararlarını aşıp sıkmabaşı yaygınlaştırma amacına ulaştı. Ama, yapılan-yapılacak düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi kararını ortadan kaldıramayacağı gerçeğini bir türlü kavrayamadı. Yaranma ve yanaşma çabasındaki sözde hukukçularla aşama kazandığını sanarak hukuk suçlusu oldu. Anayasa Mahkemesi’nin 1989/1-12 sayılı kararının dayanağı olan Anayasa’nın 2., 24., 174. maddeleriyle Başlangıç bölümünde bir değişikliğe gidilmeden karara aykırı uygulama olanağı aramak ve kimi maddelerle oynayarak amacı sağlamak asla sağlıklı değildir. Asla hukuksal değildir. Devlet biçimi cumhuriyeti olumsuz etkileyecek her öz değişikliğini Anayasa Mahkemesi biçim yönünden ele alıp denetleyebileceği gibi koşulları dışındaki biçim değişikliğine doğrudan elatabilir. Yeter ki dâva açılmış olsun. Mahkemenin yapısından, iktidar ilişkilerinden ya da bilinmeyen nedenlerden umutlananlar her zaman yanılabilirler.
Siyasal partilere güvenilemeyeceğinin en yeni örneğine herkes tanık olmuştur. İktidarın sözlerine çocuklar bile güvenemez. Konunun üniversitelerle sınırlı kalacağını sanmak aldanmaktır. Şimdiden ilköğretimde bile sıkmabaşlılar boygöstermeye başladı. Çarşafla sınava girenler var. Bir an için öğretim ve yargı kürsülerinde sıkmabaşlı bayanları, devlet birimlerinde bohçabaşlı müdürleri, memurları, uzmanları, hastane ve polis karakollarında kapalı giysili görevlileri düşünmek yeter. Nedir, ne oluyor? Herkes böyle olsa elde edilen, kazanılan nedir? Üniversiteyle yetinmeyeceklerini kadın-erkek AKP militanları açıklıyor. Yavaş yavaş her yere yayacaklar. Üniversiteyi bitiren kızlar “Neden mesleğimi sıkmabaşla yapamıyorum?” diye dayatacak. Yarın, devletin her organında, her biriminde olay çıkartıp dinci sistem çığlıklarını artıracaklar. Çenesi düşüklerle çenebazlar çenelerinin bağlanmasına râzı olmaz, bununla yetinmezler. Görünen köy kılavuz istemez. Kindar, düşmanca bakışlarla sergilenen, pankartlarla açıklanan lâik devlet karşıtlıklarına, şirretçe konuşmalara bakmak yeter. Ülkenin nice yaşamsal sorunu sahipsiz. Bunlara değinen yok. Gözleri kararmış biçimde, hiç bir şeye aldırmadan, hukuk dinlemeden, yargıyı saymadan, Anayasa’ya sadakat andına dudak bükerek bildiğini okuma efeliği çok şey yitirilmesine neden olmaktadır.
Olağan, alışılmış-geleneksel başörtüsü her yerde serbest. Böyle örtü kullanarak üniversiteye gidip gelene de bir şey söylenmiyor. Derse başaçık girilir. Sıkmabaş dayatması dinci düzen girişimidir. İktidar çağdaşlığı, demokratlığı, başı açık öğrenciliğin erdemini sağlayamadı. İlericilerin dağınıklığı, ilgisizliği, tembelliği günümüzdeki sonucu getirdi. Ödünlerle Türk Devrimi’ne, hukuka, yargıya, uygarlığa, çağdaşlığa kıyıldı. Türkiye’ye yazık oldu. Ülkeyi imamistana çevirmeye çalışıyorlar. Eğitim-öğretim için, haklar ve özgürlükler için, bağımsızlık ve demokrasi için, yükümlülükler için, sağlık, sosyal güvenlik, işsizlik, ulaşım, iletişim için, ahlâk ve adalet için, yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliği için, ekonomi için, dış ilişkiler için, Lozan için, Trakya için, terör için, adaların silahsızlandırılması için çaba yok. Tersine Patrikhane’nin ekümenlik savı ve Ruhban Okulu açılması için destek var. Enerji sorunu için yeterli çalışma yok. Ocak ayının son günlerinde yine taşıt kundaklamaları oldu. DTP’liler yine kışkırtıcı-sakıncalı konuşmalarını sürdürdüler? Ne yapıldı?
Devleti yönetemeyen, gerici-tutucu kesime yenik düşen siyasetçileri bırakıp yargıçlar yönetiyormuş gibi yazılarla kamuoyunu yanıltan yanaşmalar türedi. Hukuk, devlet, yargı ve görev bilincinden yoksun medya militanları karşıoylarla kararları bile ayıramıyor. Üstelik çarpıtıyor, saptırıyor. Atatürk cumhuriyeti, lâiklik karşıtı bu eski hükümlüler Türkiye karardıkça zil takıp oynuyorlar. Hınçlarını alamadıklarından sürekli kin kusuyorlar. Okuduğunu anlamayan, bilgiçlik taslayarak bilgisizliğini ortaya koyan eski faşist, yeni liberal özentileri önceleri kutladıkları kimseyi sonra kötüleyen ikiyüzlü çıkarcılardır. Yalakalığına soyundukları kimse umdukları gibi davranmayınca değişik nedenler ve bahanelerle kötülemeye kalkışan softa ve molla yapılılar toplumun yüzkarasıdır. Dinci diktaya gidişi söyleyip yazıyoruz. Sansürcü ve iktidarcı medya yer vermediği için niteleme yeni sanılıyor. “Sıkıntıyı gidermek, sorunu çözmek, özgürlük sağlamak” savlarına kargalar bile güler. Zaman neler gösterecek göreceğiz, izleyeceğiz. Cumhurbaşkanı’nın halkoylamasına gideceğini sanmıyorum. Temeli sakat olan halkoylaması duruma geçerlik kazandıramaz. Yasama organının dokunamayacağı, elatamayacağı, değiştiremeyeceği Anayasa kurallarıyla oynanarak alınan sonuçlar eylemli biçimde yürürlüğe konulsa da sakatlıktan kurtulamaz.
Örnek
Kimi öğretim üyelerinin Atatürk’e hakaret ettiği bir ortamda İstanbul-Bahçelievler Belediye Başkanı Atatürk’ün Büyük Söylevi’yle Mehmet Akif’in yaşamı ve anılarını bastırıp bölgesindeki tüm eğitim ve öğretim kurumlarına dağıtmış. Onar bin tane basılan yapıtlara ilişkin açıklamasıyla AKP’li Başkan Osman DEVELİOĞLU partililerince örnek alınmalıdır. Başkanı bu soylu girişimi nedeniyle kutluyorum.
Konuk Başbakan
Türkiye ve Yunanistan Başbakanlarının sarmaş-dolaş sayılacak yakınlıklarına bakıp işlerin iyi gittiğini sanmak yanılmadır. Yunanistan Başbakanı elde ettikleri kazanımlar nedeniyle Türkiye’ye geldi. Trakya, Ege, Kıbrıs, AB konularında koşullu okşayış sözlerinden başka bir şey elde edemeyen yan Türkiye’dir. İktidar ziyaretle neyi çözümlediğini, neler sağlandığını, neleri giderip önlediğini açıklayamamıştır. Ödünler veren, yitiren, bir şey elde edemeyen yan olarak kalmaktan ötede Patrikhane’nin ekümenlik savıyla Ruhban Okulu isteklerine de destek veren sorumsuz açıklamalar birbirine eklenmektedir.
Ekonomi
Borsa dalgalanmaları, ABD açılımları sorunu çözecek etkide görünmüyor. Son beş yılda %90’ı bulan artışla 238 miyar dolara ulaşan toplam dış borç ekonomi alanında özenli çalışmaları gerektirirken ortada bu yolda bir çabanın belirtisi görülmemektedir. Siyaseti yönlendirecek değişim olasılıkları herkesi düşündürmelidir.
Önerim:
Kitap sevgisinin gereği olan önerileri içtenlikle sürdürüyoruz. Behzat ŞAŞAL’ın Akasya Kitap yayınları dizisindeki “Cumhuriyete Gölge Düşürenler” ile “Güldürürken Düşündüren Nasrettin Hoca’ya Çağdaş Bakış” adlı iki yapıtını okurlarımıza salık veriyoruz. Yararlanacakları bilgileri içeren iki doyurucu çalışmadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder