23 Eylül 2008 Salı


BEHZAT ŞAŞAL UNUTULMADI,
UNUTULMAYACAK!..
Mustafa Nevruz SINACI
admin, 22 Eylül 2008, Kategori: MNS
Türk ilim, tetkik ve tefekkür hayatının; Dâr-ı dünya boyutunda samimi hürmet, saygı, sevgi, muhabbet ve iltifata mazhar; Her gittiği yerde iz bırakan, eser veren, kamu âlemin iyi, onurlu, sorumlu, erdemli ve doğrusal yönde inkişaf ve tekâmül boyutuna önemli katkılarda bulunan ender insan ve nadir simalarından biri…
Behzat Şaşal…
Camiada namı diğer: Tay-yi mekân
O, yaklaşık bir buçuk yıldan beridir rahatsız, evinde ve istirahatgâhında meskün.
Aldığımız son haberlere göre, sınırlı bir alan ve makânda hareket kabiliyetini haiz. Rahatsızlığından mütevellit dil-lisan (konuşabilme) problemi de henüz tam anlamıyla aşılabilmiş değil. Ancak az da olsa lüzumu kadar kelime telâffuz edebildiğini ve tutukluğun süratle iyileşme yoluna girdiğini müşahede ediyoruz.Bu meyanda son ziyaretimizde bir hayli kelime telaffuz edebildiğini, meram anlatma ve olağan iletişim yönünde ciddi bir sıkıntısının neredeyse kalmadığını gördük.
Dahası her ziyarette O’nu, (bir öncekine nazaran) daha mutlu, daha huzurlu, manâ, moral ve motivasyonu düzelmiş ve yükselmiş olarak görmek memnuniyeti verici. .Bu ziyaret ve memnuniyet verici süreci müşahedemiz devem edegeldi.Sonra bir süre “muhtemel rahatsızlık” nedeniyle ziyaretlerimize ara verdik. …
Lakin ziyaretlerine nezaketen ve lüzumuna binaen ara veren sanki sadece bizdik.
Behzat ŞAŞAL, öylesine hürmet, muhabbet, tecessüs, hasret ve hayreti mucip bir makam ve mevkiinin sahibi idi ki; Bu sevgi seli, kalbi saygınlık ve manevi yakınlık, ziyaret katsayısının (biz ara vermiş olsak da) sürekli artmasına neden oldu.
Bu trafik şimdi de, adeta ilahi bir teşvik ve imtizaç ile devam etmektedir.
DAHA SONRALARI BİR GÜN;
Behzat Bey’i ziyarete biz biraz ara vermiş olsak bile, her gidip gelenden haber alıyor ve adeta kendimiz gitmişçesine “rahatsızlığındaki iyiye gidişten dolayı” memnun oluyorduk.
Aslında bizi her ziyarette hem memnun, mesrur ve bahtiyar, hem de mahcup eden Behzat bey’in tam bir “Osmanlı Hanımefendisi” olan muhterem eşiydi.
O’ ki, “müstesna bir ANADOLU ANA’SI, fazilet timsali emsalsiz vasıfları, liyakati, eşine karşı hürmet, nezaket, şefkat ve muhabbeti, ilgi-ihtimamında ‘kırma-incitme korkusu ve hassasiyetiyle’ olağanüstü nezaket gösteren pür dikkat davranış biçimi” bizleri hep mahcup etmiş; Behzat bey yönünden sevindirmiştir.
Ziyaretten ayrılırken yaptığımız dua hep aynı olmuştur:
“Yâ Rabbi bütün ailelere böyle âlim, aziz, muazzez, müstesna, muhterem ve mübarek Anneler; Her Müslüman erkeğe bu derece asil, ihsanı bol, şefkatli-merhametli, ülfet ve muhabbet sahibi, insani derecesi yüksek gerçek hanımlar nasip ve ihsan eyle.” Diye hep birlikte dua ve niyaz etmişizdir.İşte bu nedenle Behzat Bey çok şanslı ve Allah’ın bahtiyar kullarındandır.
Bir gün yengeyle birlikte Kızılay da ki fotokopiciye kadar yürüyerek gelirler. Behzat bey illâ bizim fakirhaneye uğramak ister. Fakat yürümeye gücü kalmamış mecali tükenmiştir. Eve arabayla dönerler. Bunu dinlediğimizde hem üzüldük ve hem de sevindik. Bu umut verici bir gelişme idi. O’nun gönül dostları olarak çok sevinmiş, memnun olmuş ve duyduğumuz habere şükrederek çokça dua ve niyazda bulunmuştuk.Hiç unutmayız o gün, Behzat Bey, bizi yollamak için balkona çıktı. Aynı gün hediye olarak götürdüğümüz bayrakla ‘güle güle” anlamında bizi selamladı.Sevinmiş, heyecanlanmış, dualar etmiştik.Bu dualarımız durmadan devam ediyor.
Edecek de; Zaten binlerce duanın muhatabıdır O,
ÇÜNKÜ: Behzat Şaşal bütün hayatını insanlık yararı ve davasına adadı. Bunun ilmini, irfanını, feyiz, ilham ve irşadını: Halkevlerinden ve DKD kurslarından başlayıp; Evrensel bilimin, insanlık sevgisi, kâinat gerçeği, ilim-ihsan ve hakikat boyutunun sır ve hikmet kapısı, sahib-i sultanlarından Hacı Ahmet Kayhan Efendi Hazretleri dahil yolun bütün yücelerinden feyiz aldı. İlim, irfan kam aldı.O, aldığını verdi. Verileni yaydı.Bir ışıktı, mum idi. Mumdan südur nur idi.Etrafı aydınlatır, ışık ve aşk saçarken,Kendi yoruldu bu dem,Şimdi dinlenmededir…
KİMDİR ?…
Kendisine sorarsanız Yunus gibi cevap verir. “Ete kemiğe büründük, Behzat diye göründük” Sonra Mevlâna’dan dem vurur.
Derken Evrensel Çağrı gündeme gelir.
Ahmet Kayhan Hazretlerinin dünya liderleri ve insanlık âlemine seslenişi konuşulur.Biliyorsunuz O bir Şehir-Bölge Plancısı ve kadim bir Mimar’dır.Yanımızda, yöremizde pek çok eser ve sürüp giden hizmet sahibidir.
Açıkçası Behzat Şaşal “Eser, hizmet ve hikmetleri ile müsemma” dır.Sakarya’da, zaman, zaman Sabri Tandoğan Hoca’nın da katıldığı Cuma sohbetleri, Çankaya, Cebeci, Kızılay, ÖZKAYNAK, İKO ve YOYAV konferansları, Kuruluş adıyla Manevi Cihazlanma Cemiyeti şimdiki adıyla “Kültürel Gelişim Derneği” faaliyetleri ve kitaplar. Behzat Şaşal’ın şu anda ülke çapında yayın ve dağıtımı yapılmış dört kitabı var.
Bunlardan son ikisi hasta yatağından yönlendirilmek suretiyle yayınlandı.
1. Sevgili Düşmanım Sigara, Halkevleri Basımevi, 1977 - Ankara
2. Atatürk’ü Tanımak ve Anlamak, Belde A.Ş., Anayurt Gazetesi, Mayıs-2007
3. Cumhuriyete Gölge Düşürenler, Akasya Kitap, Mayıs -2007
4. Güldürürken Düşündüren Nasrettin Hoca’ya Çağdaş Bakış, Akasya Kitapevi,
Yanı-sıra binlerce makale…Konferans, yayın, sohbet, hitap ve muhabbet…
İşte bütün bu eser, hizmet ve hikmetlerden mürekkep hale, enerji, sirayet ve sinerji’nin odağında Behzat Şaşal durur. İnsanlık âlemine iyilik, sağlık, arı’lık-duruluk, güç ve zindelik timsali pozitif enerji yayarak…
Ve elbette unutulmaz. Unutulmayacaktır. O, geniş bir kitlenin kalbinde ve kafasında yaşamaktadır. Daima anılır, aranır, sorulur, sohbet konusu olur, anlattıkları dilden dile dolaşır anlatılır, gönülden gönül’e yol bulur akar.
Bu makaleye son noktayı koymadan evvel, Behzat beyi çok iyi tanıyan komşumuz, emekli öğretmen ve müteahhit Hacı Yusuf ÖZKAYA’ya sordum:
“Behzat Bey denince senin aklına ne geliyor. Sana neler çağrıştırıyor?”
Cevap verdi:
“Sevgi, saygı, insanlık, hoşgörü, samimiyet, nezaket, fazilet, ülfet ve muhabbet”
“İşte Behzat ŞAŞAL budur” dedi Yusuf Bey, ve ekledi:
“aynı zamanda dürüstlük ve mertliktir”
Ne mutlu O’na.. Acil şifalar niyazı ve Selam ile…

Hiç yorum yok: